Kadın Dayanışma Derneği'nden Kadın Cinayetlerine Sert Tepki

Uluslararası Kadın Dayanışma Derneği Başkanı Neslihan Çelik Alkoçlar, İstanbul’da iki genç kadının vahşice öldürülmesiyle ilgili çarpıcı bir basın açıklaması yaptı. Türkiye’nin kadın cinayetleri konusundaki hassasiyetinin altını çizen Alkoçlar, bu cinayetlerin toplumun vicdanını derinden yaraladığını ve adalet sistemindeki açıkların suçluların cezalandırılmasını engellediğini vurguladı.

Kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet olaylarının yıllardır toplumda kanayan bir yara olduğunu belirten Alkoçlar, adaletin gecikmesinin ya da eksik kalmasının bu tür vahşi olayları teşvik edebileceğini dile getirdi. Özellikle Özgecan Arslan, Münevver Karabulut gibi kamuoyunu sarsan olaylardan örnekler vererek, kadın cinayetlerinin yalnızca birer münferit olay olarak görülmemesi gerektiğini, bunların adalet sistemindeki sorunların bir sonucu olduğunu belirtti.

Alkoçlar, adaletin caydırıcı olması gerektiğini, aksi takdirde suç işleyen zanlıların topluma yeniden kazandırılması yerine tehlike saçmaya devam edeceğini ifade etti. "Kadına ve kız çocuklarına zarar verenleri korumak, görmezden gelmek ya da yok saymak da bir şiddet biçimidir" diyen Alkoçlar, kadınların haklarını savunmaktan asla vazgeçmeyeceklerini, toplumun vicdanını kanatan bu suçların takipçisi olacaklarını söyledi.

Eylül ayında sadece 34 kadının öldürüldüğüne dikkat çeken Alkoçlar, yetkililere suç ve ceza dengesinin gözden geçirilmesi ve yasaların daha caydırıcı hale getirilmesi için acil bir çağrıda bulundu. Alkoçlar, kadınların ve çocukların güven içinde yaşayabileceği bir toplum inşa etmek için mücadeleyi sürdüreceklerinin altını çizdi.

Kadın Cinayetleri

Kadın cinayetleri, toplumun en acımasız ve vahşi yüzlerinden birini gözler önüne seriyor. Her bir can kaybı, yalnızca bir kadının değil, ardında bıraktığı sevdiklerinin, ailelerin ve toplumsal vicdanın da derin yaralar almasına neden oluyor. Kadına yönelik şiddet, yıllardır çözülemeyen bir sorun olarak karşımızda duruyor; adalet sistemindeki aksaklıklar, caydırıcılıktan uzak cezalar ve toplumsal duyarsızlık bu trajedilerin sürüp gitmesine zemin hazırlıyor. Her bir kadın cinayeti, toplumun adalet duygusunu sarsıyor, güven duygusunu zedeliyor ve hepimize insanlığımızı sorgulatıyor.

Bu korkunç olayların ardında çoğunlukla sistemin suistimali ve ihmalleri yatıyor. Şiddet uygulayan ya da tehdit eden kişilerin defalarca gözaltına alınıp salıverilmesi, kadınların koruma taleplerinin yeterince dikkate alınmaması, faillere uygulanan hafif cezalar, bu sorunun çözümünde önemli engellerden biri. Sadece suçlular değil, bu adaletsizliklere göz yuman herkes bu cinayetlerin dolaylı suç ortağıdır.

Kadına yönelik şiddet, tecavüz, taciz ve cinayetler, yalnızca bireysel bir suç olarak değil, toplumsal bir sorun olarak ele alınmalı. Sessiz kalmak, bu suçlara göz yummak ve toplumsal düzeyde önlem almamak da bir tür şiddettir. Bugün kadınlar için adalet talep etmek, aslında herkes için güvenli bir gelecek inşa etmeye çalışmaktır. Şiddetin hiçbir bahanesi, mazereti ya da gerekçesi olamaz. Kadınların güvenle, eşit haklara sahip olarak yaşayabileceği bir dünya için hep birlikte mücadele etmek zorundayız. Sessiz kalmayacağız; kadınların sesi olmaya, haklarını savunmaya devam edeceğiz.

Her kadın cinayeti, yalnızca bir istatistik değildir. Her biri yitip giden bir yaşam, sönen bir umut ve parçalanan bir gelecek anlamına gelir. Bu acı döngüyü durdurmak ve kadınlar için daha güvenli bir dünya kurmak, her birimizin sorumluluğudur.