Psikolojik İlk Yardım
Psikolojik ilk yardım, koruma ve önleme amaçlıdır. Bu müdahaleler kişinin ileride ağır travmalar yaşamasına büyük ölçüde engel olur. Sadece profesyoneller tarafından yapılmaz. Terapi ya da danışmanlık değildir. Kişileri fark etmek, dinlemek ve onlarla bir şekilde güven bağı kurmaktır ilk hedef. Kişilerin başlarına ne geldiğini sormak, o olmasaydı şu olsaydı gibi yorumlar getirilmez. Hikayesini uzun uzun dinleyip “geçer bunlar”, “herkesin başına geliyor”, “yakınların yanında” gibi tepkiler vermeden- teselli olmamalı- yaşadıkları duyguları açıklamalarına engelleyici konuşmalar yapmadan iyi bir dinleyici olarak yardım edilmesi gereken bir süreçtir.
AMAÇ
Güvende hissettirmek ve umut aşılamaktır. Ancak umut aşılamak noktasında dikkat edilmesi noktalar vardır.
Umut aşılama:
· Geçecek mi bilmiyoruz, iyi olacak mı bilmiyoruz. Bu noktada olay kişinin işlevselliğini yeniden kazanması olmalıdır.
· Çevresine yardımcı faaliyetlerde bulunması temeldir. Sahadaysa sessiz sakin, bir şeylere katkı sunmasına yardımcı olunmalıdır kişilerin: “Gel beraber çorba dağıtalım.”, “Çocuklar üşüdü sanırım bir şey götürelim.” Olay bölgesi dışında bir bölgedeyse ve yataktan çıkmıyor, odaklanamıyor ise teşvik edilmelidir: “Sen eskiden …. yapardın, yine yapsana.” İyi yapabildiklerini tekrar yaptırmaya çalışılır.
· Topluma katmak, işlevsellik kazandırmak umut uyandıran bir şey oluyor.
Kişi bu travmatik deneyimi yaşadıysa biraz anlatmasına izin verip ihtiyaç tanımlaması istenebilir. Bu ihtiyaçlar psikolojik olmayabilir: yemek, su gibi temel ihtiyaçlar olabilir. “Neye ihtiyacınız var?” Temel ihtiyaçların karşılanmasına yardımcı olunur: yeme, içme, barınma, ısınma ya da iletişim gibi.
Zorlayıcı bir yaklaşım olmamalıdır: “Ne hissediyorsun, anlat.” denilmez. Konuşmaya zorlanılmaz kişiler. Kişinin hareketleriyle uyumlu biçimde yanında olduğunuz hissettirilerek, küçük dokunuşlarla kişi desteklenebilir: “Yanındayım, sana nasıl yardım edebilirim?”, “Su getirebilirim”, “Üşüyor musun, sana yardımcı olabilirim.” gibi tepkiler vererek o ihtiyaçları sağlanabilir. İstenilen ihtiyaçların karşılanması, dinlenilmek istiyorsa dinlenilmesi ile kişiler rahatlatılmaya çalışılır. Güvende olduklarını hissettirilmelidir. Yaslanabilecekleri bir kişi olduğunuz duygusu verilmelidir.
Kişilerin baş etme ve problem çözme becerileri geliştirerek hayatlarını devam ettirmelerine yardım sağlanır. Kişiler bu gibi süreçlerde duygusal ve sosyal olarak hayatlarını sürdürmekte aksaklıklar yaşayabilirler. Eskiden oldukları kadar işlevsel olmayabilirler ve dolayısıyla günlük hayata tam katılım sağlayamayabilirler.
Hedef:
Geçmiş zamandaki -normal- günlük hayatlarında yaptıklarına geri dönüş sağlamalarıdır. Tekrardan baş etme becerilerini kazanmaları ve olayın getirdiği yüksek kaygı ve paniği mümkün olduğunca aza indirgeyebilmektir. Kişiler geçmişteki hayatlarına nasıl katıldıklarını unutabiliyor. O bağ sağlanılmaya çalışılır. Önceden yapabildikleri şeyler fark ettirilerek onları yapabilecek güçte oldukları gösterilmeli.
Süreç içerisinde belirli semptomlar görülebilir:
Kapalı yerden korkmak, sallanma hissinden endişe duymak; kaygı ile alakalı birtakım yeni tepkiler üretmeye başlayabilirler ve bu durumlar nüksedebilir.
Semptomların azaltılması hedeflenir.
“Travma sonrası büyüme” kavramı; travmalar kesintiler yaratabilir, geriye dönüş getirebilir kişilerin hayatına ancak yaşadıkları durum sayesinde kendileriyle ilgili yeni beceriler fark edebilir. Nasıl kendilerini iyileştirebileceklerini, semptomlarla nasıl baş edebileceklerini ve azaltabileceklerini, burada hangi güç kaynaklarından yararlanabileceklerini ve sosyal kaynaklarının neler olduğunu fark ederler. Acı bir deneyim olmasına rağmen böyle sonuçları da vardır. Bu durumlarda güçlü kalmayı öğrenir kişiler.
Kopukluklar yaşanabilir: ne yaşıyordum ne yaşayacağım?
Güçte yoksunluk hissetme. Boşluk gibi.
Bu durum yaşantı durumlarında şok tepkisi verilebilir. Korku. Kaygı. Suçlama. Huzursuzluk. Çaresizlik.
Dissosiyasyon oluşabilir kişilerde. Bu bir savunma mekanizmasıdır. Kişinin rahatsız olacağı duygular ortaya çıkınca psikolojik olarak hissizleşme anı. “Ben buraya nasıl geldim?” Zaman kavramını kaybetme durumları söz konusu olabilir. “Yemek yedim mi, yemedim mi?” bilmiyor olabilir.
Geçmiş ve gelecek arası köprü yıkılmış gibi bir his duyumsanabilir. Kişilere eskiden yaptıkları hatırlatılabilir ve gelecekte de bunlara devam edebilme gücüne sahip oldukları fark ettirilebilir. Tetikleyen faktörler azaltılmaya çalışabilir. İçsel güç kaynakları ve sosyal destek kaynaklarının tekrar fark edilmesi sağlanılır.
Psikolojik ilk yardımı sağlayacak kişiler nasıl davranmalıdır?
Kararlı: “Ne için oradayım?” Kendi iyiliğinizden emin olmalısınız: “Durumun farkındayım ve kişilere yardım etmek üzere kendi ihtiyaçlarımı karşıladım.”.
Kişilere nasıl davranılmalı?
-Empatik olunmalı
-İyi bir dinleyici olunmalı
-Göz teması kurulmalı
-Dinleme tepkileri verilmeli
-Duygu veya içerik yansıtıcı tepkilere gerek yok
-Çok soru sormaya gerek yok
-Kişiyi dinlenilmeli ve söylemedikleri tamamlanmamalı
-Çocuklarla göz hizasına gelinmeli
-Yetişkinlerle karşılıklı oturmalı
-Benzer hareketlerle davranılmalı
-Sözleri kesilmemeli
-Yargılanmamalılar: “ah ah vah vah” denmemeli
-Ağla rahatlarsın denilmemeli.
-Olayda uzaklaşan kişilerin dikkatleri dağınık olabilir. Aramalara dönmeyi, mesaj yazmayı unutabilirler, yemek yemek gibi temel ihtiyaçlarını dahi unutabilirler. Destek olan kişiler, bu ihtiyaçlarını karşılayıp karşılamadıklarını sorabilir ve kişilere bu ihtiyaçlarını karşılamalarını hatırlatabilir.
SAĞ KALANIN SUÇLULUĞU
“Yemek yemekten utanıyorum”, “Yatağımdan rahatsız oluyorum” düşünceleri geçebilir afetten direkt etkilenmeyen kişilerin içinden. Bütün duygular sağlıklıdır. Evrimsel açıdan bizi dayanışma ve yardımlaşmaya götüren de bu durumdur.
“Keşke o evde olmasaydık”, “dışarı çıksaydık”, “küsmeseydim”, “ben gitseydim…” sözleri duyulabilir. Unutulmamalı ki hayatta kalmak en temel güdümüzdür. Tehlikeden kaçmak çok temelde yaptığımız bir şeydir. Ancak afetten direkt olan kişilerle uygulanacak ilk aşama bu değildir.
Oradaki insanlar için korkuyoruz. Aynı zamanda “Ya İstanbul depremi olunca ne yapacağız?” “Ya ailem orada olsaydı?” korkusu olabilir kimimizde. “Ya bana da olursa” düşüncesi bize kendimizi bencil hissettiriyor olabiliriz ancak bu durumun normal bir durum olduğu da unutulmamalı.
Sonuçta bu kriz durumu kişilerin kontrolleri dışında gerçekleşti. Bu kişilerde bu duruma bağlı olarak kontrol etme ihtiyacı gözlemlenir: haberleri takip etme, deprem sitelerini takip etme, anne ve babayla daha çok konuşma. Burada yapabileceğimiz şey, bu durumun farkında olup bu duruma göre destek olmak olacaktır.
En güçlü yanlarımızdan biri iyileşme gücümüzdür. Herkesin vardır, göz ardı edilemez. Bu gücün ortaya çıkarılması için destek lazım olabilir.
Geçmişle geleceğin kırılması gibi. Kemik kırığı gibi ama ruhumuz kırılmıştır. Kemik kendi kendine kaynayabilir ve iyileşebilir ama yanlış da kaynayabilir. Doktorlar alçıya alırlar, ek bir medikal takviye yoktur. Alçı doğru kaynamasına yardımcı olur. Bu kırık “zamanla” düzelir. Psikolojik ilk yardım da kırılan bir bacağı alçı olmak gibidir. Yas yaşanacaktır. Hemen müdahale, hemen bir şey demeye gerek yoktur. Bu süreç yaşanmalıdır-yas basamakları görülmelidir. Cenaze süreci mesela- bunlardan mahrum kalmak da etkileyebilir o insanları.
Yas, zamanla azalır ya da küçülür değil. Görseldeki kavanoz hayatımızı temsil eder. Siyah top ise yası. Biz sabit kalacağız da yas azalacak değil. Yas azalmıyor. Yasın etrafında biz gelişiyoruz. İç dünyamız gelişir. Yasın boyutu aynı kalsa bile içimizde kapladığı yer azalabilir çünkü kavanoz büyümüştür. Biz hayatımıza farklı şeyler de katarız, gelişiriz.
Psikolojik İlk Yardımın Basamakları:
dinle bağ kur (3 basamak)
1. İzle:
· Kişilerin ihtiyaçlarının farkına varma: Maslow piramidine bakılır: fiziksel ihtiyaçları neler? Yemek yiyebiliyor mu? Tıbbi ihtiyacı var mı? İlaçlarını alabiliyor mu? Su içebiliyor mu?
· Sahada çalışacakların ekip olarak alanın tanımaları lazım ki kişilere gerekli yardımı sağlayabilsinler.
· Olay bölgesinde olmayıp da etkilenen ya da olay bölgesinden dönen kişilerin de aynı şekilde temel ihtiyaçlarını karşılayıp karşılayamadıkları sorulmalıdır. Kişilerin bu ihtiyaçlara erişebiliyor olmaları bu ihtiyaçlarını karşıladıkları anlamına gelmez. Yemeye giderken “yemek yedin mi”, “Başın ağrıyordu, ilacı içebildin mi?” gibi sorular ile “senin için ne yapabilirim?” sorusu hissettirilmeli.
· Psikolojik ilk yardım, psikolojik danışmanlık gibi haftada bir görüşme ile karşılanamaz. Belki gün içinde 2–3 kere iletişime geçilmesi gerekebilir.
2. Dinle:
· Kişi konuyu dağıtıyor olabilir. Ne diyeceğini bilemiyor olabilir. Destek olarak biz: dinleyeceğiz. Zor bir duygu kişinin yaşadıklarını anlatması, ağlamasını dinlemek ise belki de daha zor.
· Bir şey söyleme ihtiyacı oluşabilir. Art niyet olmayabilir ama kurtarıcı rolüne girilmemeli.
· Orada kişiyle beraber olup duygudaş olunabilmeli. “Bak bitti gitti”, “hayattasın”, “cana geleceğine mala gelsin”, “olayların olumlu tarafından bak”, “sizin apartman yıkılmadı bak, diğerleri yıkıldı” gibi cümlelerden kaçınılmalı. Bunları duymaya ihtiyaçları yoktur.
· Baş edici duygu bizim için de çok zor. Kafa sallama olabilir iletişimde, “hı hı” gibi dinlenildiğine dair işaretler sunulabilir.
· Sürece müdahale edilmemelidir: ağlarsa ağlar ama istemezse ağlamaz. “Ağlama artık”, “dik durman lazım”, “bunun için güçlü durman lazım” denilmemeli. “Ağla haydi rahatlarsın, bir boşalt kendini.” denilmemeli.
· “Anlıyorum” denilmemeli. Anlayamayız. Empati kurabiliriz ya da anlamaya çalışabiliriz ama tam olarak anlamayız, bilemeyiz neler hissettiklerini. Aynı olayı yaşamış olsan bile herkesin verdiği tepkiler farklıdır.
· Yasın kendi iyileşme süreci vardır. İlk yardımı uygulayan kişiler ağlayabilri ancak kontrollü şekilde ağlamalıdır. Gözünüzden yaş akabilir ama gözyaşınızı silmelisiniz. Aynalama oluşturur bu durum. Krizi yönetmeyi de görmüş olur kazazede.
3. Bağ kurma:
· Dinleyince bağ da kurulmuş olunur.
· Yan yana oturulabilir. Fiziksel temasa izin varsa küçük dokunuşlar ile destek gösterilebilir.
· Orada kişi ile beraber olunmalı. Beraber yemek yenebilir, çay içilebilir.
· Kişiler öfkelenebilir: “Sen evini kaybettin mi?, “Deprem altında kaldın mı?” diyebilirler. Akıl vermek olmaz çünkü yaşamadık ve bilmiyoruz bunları.
· Yanıma yaklaşma diyebilir kişiler. Saygı duyup geri çekilmeliyiz. O öfke size değildir, kişisel değildir. Ertesi gün gidip yeniden iletişim kurmak denenebilir. Öfkenin yaşanmasına izin verilir.
· Anksiyetesi artmış olabilir. Kalp atışları hızlanmış olabilir. Modelleme yapılabilir bu durumda: nefes egzersizi gibi. “Haydi beraber nefes alalım.”, “Beraberce yavaş yavaş yürüyelim.”, “Su içelim istersen.”. Kişi ana çekilir: “Hangi sesleri duyuyorsun?”, “şu anda etrafına bakınca en çok dikkatini çeken 2 renk ne?”, temasa izin veriyorsa kişi avuca odaklanmak: elimi sıkar mısın ya da gevşetir misin şimdi gibi ana çeken egzersizler uygulanabilir.
· Kişi baygınlık geçirecek hale geldiyse “Ayağa kalkıp hızlıca yürüyelim.” denilebilir.
Zehra Berin Softa