imdat ile Zarife
imdat ile Zarife - İMDAT İLE ZARİFE FİLMİ VE ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİK
10. Sınıfların felsefe kitabı öğrencilere izletmek için 1965 yapımı, Metin Erksan’ın yönettiği Sevmek zamanı filmini önermekte. Ben de izlettim ama film, o yaş kuşağı için aşırı sıkıcı.
Ben de 1990 yapımı İmdat ile Zarife’yi izletmeye karar verdim. Türkiye’de ayı oynatıcılığı ile ilgili ilk ve tek (Gırgıriye serisini saymıyorum. O absürt bir komediydi) film olma özelliğini koruyor.
1980’erin sonunda rahmetli eski bakanlardan Adnan Kahveci, bu ilkelliğe savaş açtı ama ömrü yetmedi. 1990’da yani film yapıldığında son demlerini yaşıyordu. Filmi izleyen çocukların neredeyse tamamı böyle bir mesleğin varlığından bile habersizdi.
Sadece ayı oynatmak deyimini biliyorlardı.Film, doğal olarak bir Roman obasında geçiyor. Gırgıriye, Cennet Mahallesi benzeri bu topluluğu sevimli ve komik değil, mümkün olduğunca gerçekçi gösteriyor.
İmdat, yani Şevket Altuğ, ayı oynatıcısı olarak çöp toplayan karısı Selma Çetinel, ne iş yaptığı belli olmayan kayın babası Üstün Asutay, çırağı ve oğlu Erkan Özkurt ve de ayısı Ayşe filmde Zarife ile birlikte yaşıyor. En ufak tartışmada birbirlerine bıçak çekiyor, her gece göbek atıyor, sefil barakalarda yaşıyor, Roman ağzı ile bol küfürlü konuşuyorlar.
Ayakkabısını bile kaybedecek kadar kumar düşkünü İmdat. Karısı, kocasının ayı ile ilgilenmesinden kıskanıyor, oğlu ayıcılık yapmak istemiyor, babası fiilen bir işte çalışmıyor ama arada bir âlem yapıyor. O dönemde de belediyeler ayı oynatmaya karşı, buna karşın gazinolarda ayı oynatma modası da var.
Şimdi çok da filmin özetini anlatmayayım. Ruslar ve İskandinavlar için ayı, güç ve kuvvetin simgesidir. Biz nasıl, aslan, bozkurt diye erkelere ad koyarsak, onlar da ayı (Bear) diye isim koyar.
Geçenlerde bir yazıda biz o yiğitlik simgelerinin oynatıldığını gördük diyordu. Oralarda ayı oynatma hemen hiç olmamış ve onlar bu güçlü hayvanların nasıl zavallı bir hale düştüğünü görmüyor.
Filmin başında ayının yavruluğunu görüyoruz.Avcılar annesini vuruyor ve o ile kardeşlerini oynatıcılara satıyor. Küçük yaşta özgüvenini eziyorlar. Filmin finaline kadar ayıya kaba ve zalimce davranıyorlar.
Bence zengin bir aile çocuğu olmanın en iyi tarafı, özgüveninizin hiç kırılmaması, bu sayede de özsaygınızın kuvvetli olması.
Filmde her şeyi değiştiren, zabıtaların İmdat’a ceza yazmak yerine şehir dışına, ormana bırakması ile başlıyor. Sonradan İmdat ile Zarife’ye iş verecek olan gazinocunun arabası ile dönüyorlar. İmdat’ın ustası ve kayınpederi Üstün Asutay, ayıların ormanı görmesini iyi olmadığını söylüyor.
Ayı sık sık isyan ediyor ve kaçıyor, sonra geri getiriliyor. Film boyunca duvarı bile yıkan (filmin bir sahnesinde Zarife yapıyor bunu), bu kadar kuvvetli bir hayvan sık sık dövülüyor, aşağılanıyor. Özgüveni yıkılmış ayı, ayılığını unutmuş ve hepsini sineye çekiyor.
Filmde ufak rollerde oynayanların piyes (yeni nesil Flash tv, Gerçek Kesit diyor) tarzında kötü oyunculukları ise filme başka bir tat katıyor.
Filmin finaline doğru Zarife, sahibini bir güzel dövüyor ve İmdat, ondan sonra Zarife’yi ormana salıyor.
Film boyunca İmdat (yani Şevket Altuğ), Zarife ile yıllardır beraber yaşamalarını, ona sahip olma ve onu istismar etmesinin bahanesi olarak kullanıyor.
Tıpkı küçük kız çocukları ile evlenenlerin, yuva kurduk, çocuk sahibi olduk, bu yuvayı yıkmayın demeleri gibi.
Aslında pek çok insan, bu oynatılan ayılar gibi çocukluktan itibaren ezilmiş, silikleşmiş ve içindeki kuvvetten habersiz. Hatta insanlar değil, kitleler, çünkü böyle eğitiliyoruz.
Bir gün Aristo, İskender’e lalalık yapmak için daha fazla para isteyince, kral Filip ona kızmış.
Ne yani, bir köle bulur, ona baktırırım, demiş. Aristo’nun cevabı ise
-O zaman bir yerine iki köleniz olur (köle, köle yetiştirir) demiş. Biz ise bu zavallılıktan kendimizi ve çevremizi kurtarmalıyız. Nesilleri de özgüveni ve özsaygıları güçlü olarak yetiştirmeliyiz.
Sinan Kemal