Hierro

Hierro İspanya'nın Portekiz sınırına yakın bir köyde dünyaya gelmişim, benden önce ölü  doğan kardeşlerime inat güçlü olup yaşayabileyim diye Hierro ismini vermişler bana. İsimler kaderimizi etkiliyor mu bilmiyorum ama bence bana uygun isim zavallı hayatımın özeti olmalıydı. Tek dostum Paplo bile sen öl artık demişti. Bunu anlamam için 26 yıl beklemem gerekiyormuş. Babamın evi terk ettiği günü hatırlıyorum, anneme artık yalnızsın demişti, bu sözüyle beni yok saymıştı sanki, belki de görünmeyen etkisiz bir varlıktım, bunu düşündükçe anlıyorum. Ama yine de birilerinin hayatında iz bırakmış olmalıyım değil mi? Ne kadar zamandır bunu sorguluyorum, sıradan olmak en büyük hatadır ve telafisi yoktur. Üstün insan yaratmaya çalışan sözde liderlerin bir sürü aptal beyinsiz katil yaratmasını niye onaylamıyoruz? Çünkü uygar insan olmak böyle bilinmek istiyoruz ki bunun için zeka ve zamana ihtiyacımız var. Oysa o beyinsiz katiller bir çok sıradan insanı öldürebilir... Varlığımın farkında olmayan köyüme panayır geldiği gün hepimizin hayatında bir dönüm noktasıdır. O gün bütün halk nasıl da sevinmiştik, bu ilkti ve altı ay sürecekti, mis gibi kokuyordu köyüm yeni insanlar gelmişti, yeni hikayeler... yeni hayatlar... yepyeni umutlar... Yolculuk sırasında bir kaza geçirmişler 3 kişi ölmüş, köy meydanında bunu duyurup bizimle çalışmak isteyen var mı diye sordular. Pablo ile birbirimize bakıp biz gidelim nasılsa işimiz yok dedim, O'da kabul edince iş görüşmesine çadıra gittik. Roses ile ilk o zaman tanıştık, üzgündü, biz Pablo ile küçük bir mülakata tutulurken O nerdeyse hiç yüzümüze bakmadı elinde ki mavi bir mendile bakıyordu. Bense hiç gözümü ayıramadım, çok güzel bir kadındı pembe beyaz şeftali çiçeğini andıran bir teni vardı inci kolye ancak bu kadar güzel dururdu ince uzun boynunda. Bizi işe kabul ettiler, gurur duyamam ama palyaço görevi bana, Pablo'ya ise gösteri bittikten sonra temizlik işi verildi. Başlangıç için iyiydi para biriktirip Fransa'ya gidebilirdik. İşler gayet iyiydi çevre köylerden de ünümüz duyulmuştu çadırımız her gece dolup taşıyordu patron haftalığımıza zam yapmıştı böylece 3 ay geçmişti. Roses ile yakınlaşmaya başlamıştım hatta bir gece gösteri bittiğinde yanına gittim tabi ki palyoço kılığımı çıkarıp yüzümü iyice temizledikten sonra. Roses bizim köye gelirken yolda geçirdikleri kazada sevgilisi Diego'yu kaybetmiş, burada ki işin sonunda kazanacakları parayla evlenmeyi düşünüyorlarmış. 33 yaşındaydı Roses annesi babası o küçükken ayrılmış, annesiyle kalmış ama hiç mutlu bir çocukluk ve gençlik yaşamamış. Sesinin güzelliğini farkettiğinde henüz 16 yaşındaymış, evden kaçıp müzikhollerde çalışmaya başlamış. Bana bunları anlattığı gece başını omuzuma dayamıştı hatta artık geç oldu kalkalım dediğimde kendisini öpmeme izin vermişti. Aşık olduğumu Pablo'ya söyledim, olmaz dedi bana, sana uygun değil kıskandığını düşündüm üzerinde bile durmadım. Günler böyle geçerken bir akşam sihirbaz Andree eşi ve çocuklarıyla çadırdan ayrılmaya karar verdiğini, yerine İtalya'dan yeğeni Alexander'in geleceğini söyledi patrona. Alexander bir hafta sonra çadıra geldi, işe başladı. İlk günler iyiydi ama ilerleyen günlerde Roses geceleri buluşmamak için bahaneler öne sürmeye başladı. Bir gece Pablo yanıma geldi, huzursuz bir hali vardı bana şarap içmeye gidelim mi dedi. Roses ile geceleri gittiğimiz yere götürdüm ne bileyim ayaklarım beni oraya çekiyordu. Pablo anlamış olmalı ki fazla uzatmadan konuya girdi. -Hierro sen benim çocukluk arkadaşımsın kimsenin seni üzmesine katlanamam, bildiklerimi söylemezsem de can arkadaşın kardeşin olmam. Roses seni aldatıyor ve bunu Aleaxander ile yapıyor dün akşam buna iyice emin oldum.  İstersen işten ayrılalım ve gidelim burdan, yeterince para biriktirdik öyle değil mi dostum. -Şimdi olmaz Pablo -Seni anlıyorum Hierro ama burda kalırsak bu sana iyi gelmeyecek hem hayalimiz buydu bizim niye erteleyelim ki? -Hiç olmazsa yarın akşam son gösterimiz olsun bunu bari kabul et sonra söz veriyorum gideceğiz buradan. -Peki Hierro senin istediğin gibi olsun kardeşim. Gün ışımaya başladığında yataktan kalkıp kendime ve anneme kahvaltı hazırladım. Aklım karmakarışıktı Pablo'nun yanımda olmasını isterdim. Kahvaltıdan sonra köyde dolaşmaya çıktım içimde bir huzursuzluk vardı anlayamadığım bir sıkıntı sanki mideme oturmuştu bir türlü sağlıklı  düşünemiyordum. Pablo'yu bulmalıydım, düşünerek yürürken Pablo'nun evinin önünde buldum kendimi, kapıyı çalıp bekledim. -Hoş geldin Hierro -Selam Pablo çadıra birlikte gideriz diye düşündüm eğer hazırsan. -Olur bende çıkıyordum zaten. Yol boyunca akşamı konuştum Pablo ile... Farkındaydım fikirlerim pek hoşuna gitmedi ama başka çarem yoktu. Sahneye çıkmadan Roses'in de izleyicilerin arasında oturması için Pablo'ya rica ettim, bunu yapmak istemedi ama çok ısrar edince kabul etmek zorunda kaldı. Biliyorum Pablo beni çok sevmese bunu yapmazdı. Sahne sırası bana geldiğinde kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Sevgili seyirciler Hepiniz hoş geldiniz ben bu çadır tiyatrosunun palyaçosuyum ismim Hierro bu gece son gösterim, bu yüzden çok güzel ve anlamlı olmasını istiyorum. İzin verirseniz sahneye bir izleyici almak istiyorum. Siz hanımefendi siz evet inci kolyeli kumral saçlı güzel hanım lütfen buyurun. Size önce bir şarkı söylemek istiyorum. Alkışı duyunca başladım, içinde sevdiği kadının ihanetini anlatan çok acıklı bir şarkı söyledim. Seyirciler şaşkındı hatta bir kaç kişinin ağladığını bile gördüm sonra Roses'e dönüp; -Bana bir hayalinizi anlatın hanımefendi anlatın ben de onu paramparça edip size kırıntılarını geri vereyim. Roses çok şaşkındı ne yapacağını bilmeden elini uzattı, ben geri çekildim yüzümdeki maskeden ağladığım belli olmuyordu, koşarak sahneden indim. Geceleri buluştuğumuz yere gittim şarap içip olanları hazmetmeye çalışıyordum, sabah Pablo ile konuştuğumuz gibi köyü terk edecektik. Ne kadar süre geçti bilmiyorum, omuzumda onun elini hissettim, Roses dayanamayıp yanıma gelmişti. -Çok özür dilerim Hierro, inan ki beni bu kadar sevdiğini bilmiyordum ben sadece arkadaşız sanmıştım ama Alexander farklı... Sözler kafamda uğuldamaya başladı, başım ağrıyordu. Sürekli konuşuyordu hiç durmadan... Ben Alexander Fransa Müzikhol Para Şöhret Hava serindi, sımsıkı sarıldım Roses'e kokusunu çektim içime, saçları yüzümü gıdıklıyordu, ne unutulmaz bir andı, hiç bitmesin istedim, sessizdi Rosesim. Pablo'nun sarsmasıyla uyandım, sabah olmuştu. -Bırak Hierro O ÖLMÜŞ Aydan Erdoğan Twitter : @pontos35 Zorbanın Ölümüne Kim İnanır isim yazım için TIKLAYIN