Esinti Fırtınaya mı Dönüşüyor

Esinti Fırtınaya mı Dönüşüyor 4 Mayıs’ta CHP tarafından görkemli bir tanıtım toplantısında adaylığı açıklandıktan sonra Sayın Muharrem İnce yaptığı konuşmada Nazım Hikmet’in şiirinden alıntılayarak “Ben artık şarkı dinlemek değil, şarkı söylemek istiyorum” sözleri ile toplumda bir kıvılcımın çakmasına neden oldu… Tünelin ucunda bir ışık mı vardı ne? Ama yine de zihinlerde bin bir soru vardı… Emrinde adeta bir uçak/araç filosu olan, örtülü ödeneği dilediği gibi harcayabilen, basının %95’ini elinde bulunduran, hangi radyoyu/televizyonu açsanız “CB Erdoğan…” diye başlayan sözler duyduğunuz bir medya… Bunun ötesinde mülki amirlerin (valiler, kaymakamlar, emniyet müdürleri, vs.) devletin değil AKP’nin amirleri olduğu bir düzen… Sanki kendi paralarıyla yapılıyormuş gibi, halkın parasıyla halka yapılan yardımlar… Evet, tüm bunlara karşı Sayın İnce’nin şansı neydi? Hazine yardımı yoktu… Yandaş medyanın adet yerini bulsun diye yer verdiği apaçıktı… Sadece yasaların elverdiği bağışlarla yürütecekti kampanyasını… Zihinlerdeki soru buydu… Ne var ki çok kısa bir sürede bu sorular yerini berrak, aydınlık umutlara bıraktı… Yalova mitingi ile başlayan seçim maratonunda Sayın İnce tüm bariyerleri yıktı… Bir ay dolmadan halkın sevgilisi oldu… Halk bankada kuyruklar oluşturarak destek ateşini yaktı… Mitingden mitinge koşarken kiraladığı uçak, örneğin Basel’den Paris’e 15-20 Avro’ya “dolmuş” seferleri yapan ucuz uçaklardan… 10-15 kişilik… Uçak, bildiğiniz gariban bir uçak yani… *** Sayın İnce’nin yarattığı rüzgârda elbette yalnızca bunlar etkili olmadı… “Prompter’ini de al gel” diyor… İstediğin kanalda, istediğin moderatör yönetiminde tartışalım” diyor… Kendisini bisiklete binmekle eleştiren AKP Genel Başkanına “Tamam, ben bisiklete bineyim, sen de ata bin” diyerek “ince” bir ironi yapıyor… İthalat ekonomisi değil, üretim ekonomisi diyor… “Kemerleri halk değil devlet sıkacak” diyor… “Devlet kemer sıkmaya saraydan başlayacak” diyor… “Üniversiteler rektörlerini kendileri seçecek” diyor… “Cumhurbaşkanına hakaret maddesini kaldıracağım” diyor... Ulu Önder Atatürk döneminde olduğu gibi her yıl yurt dışına öğrenci gönderileceğini söylüyor… AKP Genel Başkanının (halkın parasıyla) yaptığı köprüden dem vurarak “Neden Sayın Demirel’in yaptırdığı köprüden 10 TL ile geçerken, senin yaptırdığın köprüden 100 TL ödeyerek geçiliyor” diye deşiyor konuyu… Geçmişi eleştiren AKP Genel Başkanı’na gelecekten, kuantumdan, marka yaratmaktan, artı değer yaratmaktan söz ederek cevap veriyor… Binlerce korumayla gezmiyor… Eşiyle markette alış veriş yapıyor… Etrafında çakarlı araçlar yok… Bisiklete biniyor, traktör kullanıyor… Halay çekiyor… Ata biniyor… Halkın içinde… Bizden biri… “Cesaret Tepeden tırnağa cesaret, Her şey Türkiye’yi sevmekten ibaret…” diyor… Ama bana sorarsanız en önemlisi, toplumun her kesimini ayrıştıranlara inat, kindar nesil yetiştireceğiz diyenlere inat  o çok özlediğimiz “TOPLUMSAL BARIŞ”ı ve “HUZUR”u vaat ediyor olması… Görünen o ki, 4 Mayıs’ta “ince” bir esinti olarak başlayan Muharrem İnce olgusu, 24 Haziran’da ülkemizde devrimler yaratacak bir umut kasırgasına dönüşecek…                                        *** Yazımızı usta şair Nazım Hikmet’in dizeleriyle bitirelim: “… Biz topraktan, ateşten, demirden sudan doğduk! Güneşi emziriyor çocuklarımıza karımız, Toprak kokuyor bakır sakallarımız ! Neşemiz sıcak, kan kadar sıcak, Delikanlıların rüyalarındaki o “an” kadar sıcak! Merdivenlerimizin çengellerini yıldızlara asarak, Ölülerimizin başlarına basarak, Yükseliyoruz… Güneşe doğru…”   Filizay Twitter: @yaziIif_