Ergenlik Güzeldir
Ülkece ergenliği çok aşağıladığımızı düşünerek, bu başlıkta bir yazı yazmaya karar verdim. Ergence lafı, sık kullanılan bir aşağılama sözü oldu. Burada ilk çözmemiz gereken problem, neden çocukluk sevilir, yetişkinlik övülür, yaşlılık yüceltilirken, ergenlik böyle aşağılanmaktadır. İnsanların bir şekilde yaşadıkları bu kadar aşağılaması da bence çok yersiz. Hatta halen ergenlik çağında olanlar da birbirini ergenlikle suçluyor.
Ben, yılların lise öğretmeni, hele de son on yılın çoğunu da yatılı okullarda çalışan biri olunca, ergenliği daha iyi anlamaya başladım ya da kendimi öyle sanıyorum. Ergen, çocuğun boy atıp, kilo almışıdır, bir de içinde yeni ortaya çıkmış cinsel arzular olan . Bu açıdan ergen, çocuk gibi maceracı, atılgan; yetişkin gibi de boylu-poslu ve kuvvetlidir. Çocuğu kandırır, zapt edebilirsiniz, ergende bunu yapamazsınız.
Ergen sizi kandırır ve ergene güç yetiremezsiniz. Ergen, yapmak istediğini aptallığı gene yapar, bir gözünüz üzerinde olmalıdır. Ergenlerin sürekli iri yarı olarak düşünülmesinin iki sebebi vardır. Biri ergenin ara ara bazı dönemlerde aniden boy atması, diğeri de lise filmleri ya da edebiyatında hep iri yarı oyuncuların oynamasıdır. Onedio, bir sürü lise konulu klip derlemiş, hepsinde de atletik ve iri yarı.
Oysa ergenlerin çoğu, hele de spor yapmıyorsa, özellikle erken zamanlarında (11-14 yaş), boy ve kilo artışı paralel olmadığından biçimsizdir. Gene o meşhur lise filmlerinde, ergenlik sivilceleri falan da görülmez. Ergene iş ya da sorumluluk verilirken, daima gözetip altında tutulmalı, çünkü kendisi sizin zerre kadar anlamadığınız matematik ya da fizik-kimya problemini çözebilse de, beyni tam gelişmemiştir ve 17-19 yaşlarına kadar bu gelişme tamamlanmayacaktır.
Beyninde eksik olan şey, ödül-ceza algı mekanizmasıdır ve bu yüzden sorumluluk duygusu zayıftır. Mesela aşk-meşk ilişkilerine bakışı, küçük çocukların şekerleme-çikolata gibi yiyeceklere bakışı gibidir. Sevgilisi ile küçük bir bakışma, kısa bir sohbet bile ona büyük zevk verebilir ( Kültüre göre değişebilir. Her kültürde kadın-erkek ilişkileri aynı değildir) ve bu zevkten mahrum kaldığında çok ıstırap duyabilir. Çocukların aksine bu ıstırap uzun süreli olup, intihara götürebilir (Romeo ve Jülyet'in orijinal hikayesinde Romeo 17, Jülyet 16 yaşındadır.). Gene aynı ödül-ceza mekanizmasının ve dolayısı ile sorumluluk duygusunun zayıf olması, dürtülerine hakim olmasına da engel olur. Sonradan çok pişman olabileceği ya da hayatta hiç yapmayacağı bir şeyi o an için yapabilir.
Mesela tanıdığım böyle bir liseli var, şu an son sınıfta. Birinci sınıftayken bir akşam, okul pansiyonunda etüt saatinden sonra, bir sebepten, okul duvarına tekme atıp, duvarı deliyor (Duvar, kartonpiyermiş. Ailesi gayet yüklü parayla sağlam bir duvar ördürdü). Şu an son sınıfta. Bu olaydan önce ve sonra, hem öğretmenliğini yaptım, hem de pansiyonda o varken nöbet tuttum.
Değil birini dövmek (duvara tekme atma sebebi de kavga değildi) ,kava etmek, küfretmek, birisine sinirlenip, sesini yükselttiğini, birine diklendiğini bile görmek bir yana duymadım bile. Ergenlikte dürtü kontrol problemleri de olabilir ve böyle sonradan çok pişman olunacak ve kendi kişiliği ile alakasız işler yapabilir. Sonuçta bu ergenlik de, çocukluk gibi, güzel geçip, geçmeyeceği, yetişkinlerin tavrına bağlıdır.
Ergeni zapt etmek zor olduğu için, ergen ana-babalığı bir başka zordur. Diğer yandan bu çağ, cinsellikten, siyasete pek çok şeyi ilk defa tanıma ve hayattaki pek çok şeyin tadına ilk defa bakma çağıdır. Kendince pek çok güzellikler barındırır. Sadece daha fazla tahammül ve beceri gerektiriyor. Bunun için de ergenliği sevmemiz ve kabullenmemiz gerekiyor.
Sinan Kemal