Elsanın Gözleri

Elsanın Gözleri “Gelmeyeceğini bile bile beklemek saflık değil aşktır” (Nazım Hikmet)… *** Lou Salome-Rainer Maria Rilke arasındaki büyük aşkı ve Chopin-George Sand aşkını bu yıl Temmuz yazılarımda paylaşmıştım… Bu aşkların tarihe geçmelerinin nedeni, o aşkı yaşayanların aynı zamanda dünya çapında birer sanatçı olmaları… Yoksa halk arasında yaşanan ve halen yaşanmakta olan nice büyük aşklar olduğuna hiç kuşkum yok… *** Tarihe geçmiş bir büyük aşk da Louis Arargon ile Elsa Triolet arasında yaşandı… Louis Aragon 1897’de Paris’te doğdu… Komünizm savunucusuydu… Şiirde sürrealizmin öncüllerindendi… 2.Dünya Savaşında direnişçilerin yanında saf tuttu… “Mutlu Aşk Yoktur” diye yazdığı şiir ile “Dadaizm”in kurucularından biri sayıldı… Ama sen misin o şiiri yazan… Öyle bir aşk geldi ki başına, eminim o şiiri yazdığına pişman olmuştur… *** Elsa Triolet 1896 yılında Moskova’da Letonya’lı bir ailenin kızı olarak dünyaya geldi… Daha 15 yaşında iken dünyanın en büyük şairlerinden Mayakovski ile tanıştı… 1918’de Rusya’da görevli Fransız subay Andre Triolet ile evlendi… Henüz 22 yaşındaydı… Evliliği sadece 2 yıl sürdü… Ve Paris’e yerleşti… *** Bir gün Aragon Paris’te La Coupole lokantasının barında  içkisini yudumlarken ve yazmayı tasarladığı şiiri kafasında toparlamaya çalışırken… Aynı gün, aynı lokantada, aynı barda, aynı anda Elsa da içkisini yudumluyordu… Bir anda Aragon’un bakışları ile Elsa’nın bakışları aynı noktada buluştu, yüreklerini delip geçti… İkisini de bir erime, hatta bir kaynama noktasına taşıdı… Tarihin en büyük aşklarından biri doğmaktaydı… Ve Aragon tuttu, o ünlü “Elsa’nın Gözleri” şiirini yazdı… (1942’de yayımlanan şiir kitabının adı da “Elsa’nın Gözleri”dir…) “Öyle derin ki gözlerin içmeye eğildim de Bütün güneşleri pırıl pırıl orada gördüm Orada bütün ümitsizlikleri bekleyen ölüm Öyle derin ki her şeyi unuttum içlerinde…” *** 1939 yılında evlendiler… Aşkları Paris’in entelektüel otellerinde efsaneleşti… Montparnasse’da bir otelde yaşarlarken, Aragon, eşi ve biricik aşkı Elsa için kalıcı bir yer, bir yuva aramaya başladı… Ama o mali güce sahip değildi… Zengin bir dostu, fotoğraf sanatçısı Bresson ona yardımcı oldu ve eski bir su değirmeni satın alıp armağan etti… Mesleği mimarlık olan Elsa “Değirmen”i dayadı döşedi, cennete çevirdi… Başta Picasso olmak üzere Pablo Neruda, Abidin Dino ve Nazım Hikmet “Değirmen”in müdavimlerindendi… *** 1970 yılında Elsa Aragon’u yalnız bıraktı, göçüp gitti… “Mutlu Aşk Yoktur” diye şiir yazan, ama tarihe geçecek kadar büyük bir aşk yaşayan Aragon da, on iki yıl sonra Elsa’nın yanına göçtü… Dünyaya unutulmaz, gerçek bir aşk öyküsü bırakan bu iki sanatçı şimdi Değirmen’in bahçesinde yan yana yatıyorlar… *** Aşk belki de birlikte yaşlanıp aynı toprağa gömülmektir… İnanıyorum ki kin, nefret değil,  #DünyayıSevgiKurtaracak”… Ne dersiniz…? Ertuğrul Filizay Twitter @yaziIif_ Tanrılar Susamışlardı isimli yazım için TIKLAYIN