Çöpteki Ayna

Önümüzde ilerleyen halk otobüsü durakta durdu ve beklemeye başladık. Sağdaki kaldırımın hemen üstünde çok büyük ve yüklü kağıt toplayıcılarının kullandığı bir araba duruyordu, epeyce dolu ve hemen karşısında ondan daha küçük başka bir hurda ve kağıt toplama arabası dikkatimi çekti. Sol taraftaki arabanın yanında uzun etekli 12-13 yaşlarında epeyce zayıf ve bakımsız görünen, iki tarafında örgülü saçları dikkat çeken bir kız çocuğu yere eğilip, çöplerin bırakıldığı ağacın altında bulunan bir makyaj çantasını aldı. İçinden bir şey çıkardı. Tam fark edemedim ama sanırım küçük bir aynaydı.

Birden bire, sağ taraftaki arabaya elindekileri atıp bağırarak karşıya geçen adamı görünce; içimden; Eyvah herhalde rekabet nedeniyle kıza zarar verecek diye düşündüm ,birkaç saniyede gelişen olayda şaşkınlığımı atamamıştım ki adamın Tokatı'nın kızın yüzüme indiğini gördüm -Süslüler gibi mi olacaksın!!!aynaya bakıp duruyorsun kardeşlerin bizi bekliyorlar. Bırak ........ diye bağırıyordu. Dayanamayıp camı açtım ve - Hey bakarmısın !!!! diye seslendim, Tam bu sırada akşam ezanı okunmaya başlamıştı.

Sesim Allahu ekber, Allahu ekber sesine karışmıştı. Şaşkınlıkla baktı elimle işaret edip gelmesini söyledim. Bu arada otobüs hareket etmiş, bekleyen sürücüler kornaya basıyorlar de arabayı sağa çekip park ettim ve Halil Bey'e inmesini söyledim.

Canavarım Halil Beyin cüssesinden korkmuş gibi bir ifadeyle bakıyordu. Kapıya yaklaşınca; - Gel bakayım, otur.. dedim Çekinerek arabanın sağ koltuğuna oturdu. -Babasımısın? -Evet amca. dedi. Vay be! dedim içimden ve hafif bir tebessümle 30 35 yaşında olmasına rağmen bana, ''amca'' demişti. Gerginliğim azalmış olmasına rağmen hala tokatını düşünüyordum. --Adın ne? -Elyas dedi.

Ben de bir kız babasıyım, Elyas kardeşim ve onun için çalışıyorum onun için yaşıyorum öyle durduğuma bakma sen benden daha sağlam ve daha güçlüsün, bak ben omurilik felçlisiyim, yürüyemiyorum. -Geçmiş olsun amca dedi. Ne kadar güzel bir insandı ne kadar güzel bir yürekti . Kağıt toplayanlara çok saygı duyarım ben. Sizler çok onurlu insanlarsınız. Ve aynı zamanda geri dönüşüm sağlayan evrenin melekleri gibisiniz. Başka çocuğun var mı? Üç çocuğu varmış eşini trafik kazasında kaybetmiş Kağıt toplarken kontrolü kaybeden bir arabayla ağacın arasına sıkışmış.

Dört senedir, şu anda 13 yaşında olan kızıyla bu işi yapmaya devam ediyormuş kızını okula göndermemiş, kendisi de gitmemiş ama okuma yazma biliyormuş diğer çocuklara kız kardeşi bakıyormuş akşam 9 -10 a kadar kızıyla kağıt ve hurda topluyorlar geç saatte uyuyup sabah saat 8 de tekrar çıkıyorlarmış. Oturduğum siteyi bilip bilmediğini sordum -Çok iyi biliyorum, amca. dedi. - Yarın sabah bana gelir misin dedim.

-Yarın gelemem amca, pazar günü gelirim. dedi. Pazar günü kızını çıkarmıyormuş sabah evden çıkarken ekmek haşlanmış patates alıyorlarmış telefonumu verdim ve pazar sabahı aramasını söyledim. Bu sırada sol tarafta bulunan kızı bizi izliyordu. Elimle işaret edip çağırdım. Koşarak geldi -Adın ne? diye sordum. -Bahar, dede dedi. Hoppala şimdi de, ''dede'' olmuştum. -Okula gitmek ister misin? dedim. Bir babasına bir de bana bakarak -Çok isterim. dedi. Ne olmak istersin ? -Öğretmen ya da, doktor, demez mi!!! - Sen çok iyi bir doktor olacaksın Bahar, dedim ben de senin yaşındayken karar vermiştim doktor olmaya ve oldum.

Eğer inanırsan ve çalışırsan sen de çok iyi doktor olacaksın dedim Kendine söz vereceksin ve çalışacaksın. Başını sallayarak; -Söz veririm hem ben harfleri de sayıları da biliyorum. Sözleşip ayrıldık. Yüreğimdeki isyanlarla ve bin bir düşünceyle sitenin park yerine geldiğimde site görevlisi Metin Bey'in oğlu, Can bizi bekliyordu. - Hızır gibi yetiştin, Can. Can, on bir yaşındaydı orta okula gidiyordu. -Mustafa amca bugün Hıdırellez biliyor musun? Dilek diledin mi, ev yaptın mı? diye sormaz mı!! -Yapmadım Can, yaparız, dediğimde. -Olmaz ki, ezan okundu, Geçti artık seneye yaparsın diye cevap verirdi. Halil Bey beni indirirken, Can benim çantamla elimizdeki poşeti aldı asansöre doğru ilerlerken Can'a sordum; - Hıdırellez ne demek biliyor musun Can?

- Dilek tutuluyormuş, ev yapılıyormuş araba isteniyormuş ne istersen veriyormuş.... diye saymaya başladı. Hoşuma gitmişti gülümsedim. Hızır ve İlyas peygamberlerin buluştuğu günmüş diye ekledim. Küçük Bahar kızımız ve babası Elyas çıkmıştı karşımıza. Sonra, ''Hızır'' gibi yetişen, Can. Ve bize hıdırellezi hatırlatmıştı. Dışarıdayken yağmur çiselemeye başlamıştı. Antreden salona geçene kadar, korkunç bir sağanağa dönüştü.

Baba Elyas ve kızı Bahar nereye sığınmışlardır? diye düşündüm. Arabadan inerken ısrarla ve zorla eline sıkıştırdığım çok ufak miktarda parayı İnşallah kıyar da bir yerde de yemek yerler, diye geçirdim içimden. Babasının tokatı yüzüne inerken Bahar'ın yüz ifadesi. Okunan akşam ezanı. Sağanağa dönüşen yağmur. İçimde kabaran fırtınayı engelleyemedim. Bu Hıdrellezi hiç unutmayacağım. Bahar ve babası Elyası hiç bırakmayacağım. İnanıyorum ki Bahar, kızımız, okuyacak doktor olacak. Ve ben sizlerle paylaşacağım.

Dr. Mustafa Bircan