Çavuşoğlu: "Avrupa Adalet Divanı, son derece talihsiz bir karara imza atmıştır"
Avrupa Adalet Divanının, 18 Temmuz 2021 tarihli kararıyla, belli şartlarda, işyerlerinin, çalışanların başörtüsü takmasının yasaklanabileceğine ilişkin kararıyla, ticari çıkarları, ifade hürriyetinin bir uzantısı olan kıyafet hürriyetinin önüne koyarken, din ve vicdan hürriyetinin gereklerini ’tarafsızlık’ olarak gördüğü verili seküler duruma eşitleyerek, Müslümanların dini inançlarını sübjektif algılara rehin veren son derece talihsiz bir karara imza attığını ifade eden TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Hakan Çavuşoğlu, "Mahkemenin, ’tarafsız imaj sunma, sosyal anlaşmazlıkları önleme, işveren açısından gerçek bir ihtiyaca karşılık gelmesi, mahkemelerin üye ülkelerin özel şartlarını dikkate alması’ gibi hususları kararına dayanak olarak kullandığı görülmektedir. Tüm bu hususların yoruma dayalı olarak somutlaşması gerektiği için, burada işveren ve yargı aktörlerine olayları bütünüyle ’sübjektif takdire’ dayalı yorumlama yetkisi verildiği için, temel insan haklarının başında gelen ifade ve din ve vicdan hürriyetinin kullanılması, ticari ve siyasi mülahazalara bağımlı hale getirilmektedir. Bunun da ötesinde, kararın özellikle dindar Müslüman kadınları hedef alması, Müslümanlar söz konusu olduğunda temel insan haklarının kullanılmasının çok rahat askıya alınabildiğini ortaya koymaktadır. Müslümanların dini pratikleri üzerinden stigmatize edilmesi, İslam’ın ve Müslümanların Batı’nın ötekisi olarak tanımlanarak kriminalize edilme eğiliminin, yargı alanına yansıyan tezahürlerinden biridir. Avrupa’da ırkçılığın hakim biçimi olarak İslamofobinin kurumsallaşma sürecinin ayaklarından biri de Yargıdır ve Avrupa Adalet Divanının bu kararı bunun talihsiz yansımalarından biridir. İnsan hakları duyarlılıkları ’lafazanlıktan’ öte geçmeyenlerin elinde insan hakları, sadece güçlü olanın elinde tuttuğu bir sopadan ibaret hale gelmiş bulunmaktadır. “Avrupa değerleri” üzerinden Müslümanların ötekileştirilmesi ve insan haklarına sahip olmanın Müslümanlardan esirgenmesi, kabul edilemez ve sürdürülemez bir durumdur. Bu karar, İslamofobik faşizmin ayak seslerinden biridir. Tanımıyor ve kabul etmiyoruz. Avrupa Birliği kurumlarını ve ulusal karar vericileri sağduyuya ve insan haklarına bağlı kalmaya çağırıyoruz. Bu sürecin Komisyon olarak takipçisi olmaya devam edeceğiz" dedi.