Atatürk ve Yontu Sanatı

Atatürk ve Yontu Sanatı

Uyarı: Bu yazı Atatürk düşmanları ve sanattan hoşlanmayanlar için çok sıkıcı olabilir…

Dünyanın en eski güzel sanat dalının heykelcilik (yontma sanatı) olduğunu biliyor muydunuz?

Peki, bugüne kadar rastlanan en eski heykelin M.Ö. 40 bin yıllarına dayanan ve mamut dişinden yapılmış olan bir kadın başı heykeli olduğunu duymuş muydunuz?


Eski Mısır uygarlığında yapılan heykellerin çoğunda insan gövdesine yerleştirilen değişik hayvan başları, o dönemdeki tanrıları canlandırıyordu…

Eski Yunan uygarlığında heykelcilik Sümerler ve Hititler dönemi heykelciliğinden daha ileri gitmiş, mimarlığın bir kolu olmaktan çıkmış, bağımsız bir sanat dalı haline gelmişti…


Çağdaş heykelcilik ise nesneye anlam ve ruh yüklemeyi başaran Fransız heykelci Auguste Rodin (1840-1917) ile başlamıştı…

Osmanlı’ya heykel ilk kez 1883 yılında Osman Hamdi Bey’in, Sanay-i Nefise mektebinde bir heykel bölümü açması ile girdi.


Yalnız heykel, matbaa gibi 200 yıl sonra değil de binlerce yıl sonra geldi…


Cumhuriyet döneminden önce ülkede tek bir heykel dikilmişti…

O da Sivas valisi Muammer Bey’in 1914-1918 yılları arasında Zara’da diktirdiği Sultan Osman heykeliydi…

22 Ocak 1923… Henüz cumhuriyet bile ilan edilmemişti…


Mustafa Kemal’in Bursa’da yaptığı konuşma:
“… Dünyada uygarlığa ulaşmak, ilerlemek, gelişmek isteyen herhangi bir ulus ister istemez heykel yapacak ve heykelci yetiştirecektir.

Anıtların şuraya buraya tarihsel anılar olarak dikilmesinin dine aykırı olduğunu ileri sürenler, şer’i hükümleri gereği gibi araştırıp incelememiş kişilerdir… 


… Heykelciliği en yüksek derecede ilerletecek ve yurdumuzun her köşesi Atalarımızın ve bundan sonra yetişecek çocuklarımızın anılarını güzel heykellerle dünyaya ilan edecektir…”


Bu konuşma sonrası bakın neler oldu…


 Avusturyalı heykel sanatçısı H. Krippel 1923 yılında Türkiye’ye davet edildi… Birçok anıt heykel dikti…
Bunlardan biri de Sarayburnu’na diktirdiği ilk Atatürk
anıtıydı…


 1925 yılında davet edilen İtalyan Conanica’nın ülkemize kazandırdığı heykeller arasında Ankara Etnografya Müzesi Anıtı ve Taksim Cumhuriyet Anıtı vardı…


 Avusturya’lı Anton Hanak ile Alman Josef Thorak’a ihale edilen Ankara Güven Anıtı 1935 yılında bitirildi…


Bu arada Anıtkabir’deki İstiklal Kulesi önünde bulunan “kadın heykel grubu”, Hürriyet Kulesi önündeki “erkek heykel grubu” ve “Aslanlar” ülkemizin yetiştirdiği değerli heykeltıraşlardan Hüseyin Anka Özkan’a aittir.

Ne yazıktır ki, ülkemizde ve dünyada birçok radikal grup heykelciliği bir sanat dalı olarak değil, bir put olarak görmekte…


Örneğin 2001 yılında Afganistan’ın Bamyan Vadisinde bulunan ve 6. Yüzyılda buda rahipleri tarafından yapıldığı sanılan, 55 ve 37 metre boyundaki iki buda heykeli Taliban mensubu teröristlerce put oldukları gerekçesi ile yıkıldı…

Ülkemizde ise başta Ulu Önderimiz Atatürk’ün heykellerine, hem de kendi kurduğu cumhuriyetin vatandaşları tarafından saldırılar düzenlenmekte, kadın heykellerine tecavüz etmeye kalkışılmakta, başaramayınca tahrip edilmektedir…

Ankara’daki “İnsan Hakları Anıtı” adeta gözaltına alınmıştır…

Kimi yöneticiler kimi heykelleri “ucube” olarak tanımlamaktadır…


Ne yazık ki yaklaşık yüz yıl öncesine göre heykelciliğin geldiği nokta budur…


Her zaman anımsatacağım…

Bir ülkenin gelişmişlik düzeyi, o ülkenin sanata ve sanatçısına verdiği değerle ölçülür…


Sevgiyle kalın…
Sanatla kalın…

Ertuğrul Filizay

Twitter @ yaziIif_

Atatürk ve Müzik isimli yazım için TIKLAYIN